Ana içeriğe atla
SIFIR GÜNÜ/DAY ZERO
SIFIR GÜNÜ/DAY ZERO
Özellikle büyük,kalabalık şehirlerin tehlikede olduğu ama eninde sonunda bütün insanlığı etkileyecek olan su krizinin son dayanağı olan sıfır gününde evlere musluk yoluyla su iletimi kesiliyor ve her kişiye sadece temel ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek kadar olan 25 litre su veriliyor.Yani su sırasına girip evinize götürmek için su alıyorsunuz.Başkalarına olunca çok üzüldüğümüz, nasıl olur da temiz suları olmaz dediğimiz bir olayla karşı karşıyayız,hepimiz.
Temel insan haklarında yerini alan ''temiz suya erişim hakkı'' gün geçtikçe tehlike altına giriyor.
Çok değil,2040 yılında Sao Paulo, Melbourne, Jakarta, Londra, İstanbul, Pekin, Tokyo, Barselona, Meksika gibi nüfusun hızla arttığı yerleşkelerde su kıtlığı yaşanacağı öngörülüyor.Bu pek de abartılı bir öngörü sayılmaz aslında, eğer verilere ve kullandığımız inanılmaz miktardaki suya bakarsak, suya saygı duyduğumuzu pek söyleyemeyiz.
Dünya gibi %70'i suyla kaplı bir gezegende yaşadığımız halde nasıl su kıtlığı yaşayabiliyoruz peki?Bunun sebebi de çok basit.Dünyamızda 326 milyon trilyon galon suyumuz var fakat bunun %97'si tuzlu su,%2'si buzullarda bulunan su ve sadece %1'i bizim tüketebileceğimiz tatlı ve temiz su.
O zaman denizdeki suyu dönüştürelim diye de düşünebiliriz tabi ki ama bu şu anda çok masraflı ve karşılayamayacağımız bir enerji gerektiriyor.Bu da şu an için bu durumu imkansız kılıyor.En azından dünyanın bir çok yerinde.Singapur'da bu başarılmış bir şey fakat orası bir yarımada ve nüfusu 4 milyon civarında.Ülkenin mali kaynağının büyük kısmı bu işe harcanıyor.Türkiye gibi bir ülke için de bu kolay,yapılabilir bir çözüm değil.
Sıfır gününe gelmenin hayatımıza yapacağı etkilerden biraz bahsetmek istiyorum.
- Bir kişinin 25 litre su ile bir gününü geçirmek zorunda olması demek, bir damacana sudan biraz daha fazla su ile yaşamaya çalışması demek oluyor.
- Bu 25 litrenin içinde banyo suyumuzdan,içme suyuna tüm ihtiyaçlarımız olmalı.Yani her istediğimizde suyumuzu kullanamayacak bir durumda olacağız.
- Bir sifon çekmek 10-15 litre arasında su kullanımına sebep oluyor.
Bulaşıkları yıkarken, yemek seçerken bir kere daha düşünmemiz gerekecek demek.Elde yıkanan bulaşıkta ortalama 109 litre su harcanıyor.
- Bir makarna yapmak için bile 1.5 litre suyumuzu kullanmak zorunda olacağız.
- Banyo yapmak yerine belki silme banyo yapmak zorunda olacağız.
- Hijyenin dışında, suyumuzu içerken bile belki 2 kere düşüneceğiz.
- Diş fırçalarken kapatmadığımız musluklarımızdan 1 dakikada 6 litre kadar su akıyor.Dişimizi fırçalamak için belki 40 ml su kullanmak zorunda olacağız.
- Ve bu 25 litre günün yarısına gelmeden bitmiş olacak.
- Daha kötü senaryolar da var tabi ki.Su hırsızları, su mafyaları ve daha da kötüsü su savaşları olacak.Ki Suriye'de iç savaşın başlamasını tetikleyen olaylardan birinin de su kesintileri ve su kıtlığı olduğunu da yeni yeni öğreniyoruz.
Burada konuştuğumuz şey hayatımızın bağlı olduğu sıvı,su.Ve günlük hayatta bunu ne kadar fark ederek yaşıyoruz bilmiyorum.Bence daha çok suya sonsuz bir kaynakmış gibi bakıyoruz ve bu yüzden har vurup harman savurmakta üstümüze yok.
Su ayak izimizde yani kullandığımız su miktarında sadece bizim kişisel harcamalarımız yok.Bunların dışında bir de sanal su harcamalarımız var.
Bunu şöyle açıklayacağım.Tükettiğimiz bir hamburgerin(ki en çok et sektöründe su harcanıyor) önümüze gelene kadar harcadığı toplam su miktarı 1650 litre.Çok uç rakamlar gibi gelebilir ama hayvanlar için yetiştirilen ota verilen su,daha sonra hayvanlara verilen suların ve et sektöründe ayrıca kullanılan su miktarlarını düşünürsek pek de abartılı rakamlar olduğu söylenemez.Veya bir pamuklu t-shirt giyebilmemiz için 2000 litreden fazla su harcanıyor.Zaten tüketilen suyun büyük kısmını sektörler harcıyor.Özellikle giysi,et ve bira,şarap sektörleri.
Böyle giderse birçok sektör çökmek zorunda da kalacak gibi duruyor. Fast Food sektörü de bunların başında geliyor.Her geçen gün daha çok Amerikalı gibi besleniyoruz.Etten zengin ve yüksek kalorili bir beslenme stilimiz oluşmaya başladı.Ve bu her açıdan çok tehlikeli.
Suyun azalması sadece günlük hayatımızı etkilemekle kalmayacak,birçok hastalığın görülme sıklığını arttıracak.Bunların başında böbrek yetmezliği,dizanteri ve tifo geliyor.
Hastanelerde serum depoları bile yeterli gelmeyecek belki ve sadece çok acil hastalarda kullanılabilecek.
Suyun olmaması her şeyi tehlikeye atıyor. Bunu değiştirmekse bizim elimizde. Günlük kullanımları en minimum düzeyde tutmaya çalışmak en azından boşa harcamamak çok büyük etkiler yapar.Ama bunu hep beraber yapmalıyız,bir olmalıyız.Yoksa bunun bedelini yine hep beraber ödeyeceğiz.
Yaşayabileceğimiz bir tane Dünya var.Ve biz olmadan da doğa var olmaya devam edecek.Çünkü doğa her zaman bir yolunu bulur. Burda yaşayabilmek ve olanı korumak istiyorsak doğaya daha fazla saygı duymalıyız diye düşünüyorum.🌍💚
Aşağıya izlediğim belgesellerin isimlerini ve bilgi alabileceğiniz bir site bırakıyorum.
- 25 litre belgeseli/National Geographic
- World's Water Crisis/Explained/Netflix documentary
Yorumlar
Yorum Gönder