RENKLER

 Dünyayı sinir sistemimizin,beynimizin ve duyularımızın bize izin verdiği kadarıyla algılayabiliriz.Işık bir cisme çarptıktan hemen sonra eğer görüş alanımıza giriyorsa gözümüzden içeri girer ve optik sinirde sonlanarak beynimizde bulunan oksipital lobumuzda o cismin görüntüsünün oluşmasında anahtar rol oynar.

Ve algılayabildiğimiz yalnızca beynimizin bize gösterdiğidir. Gerçek olanın o olup olmadığını bilmediğimiz bir durumla her an karşı karşıyayız desek yanlış olmaz sanırım.


 Üzerinde çok da düşünmediğimiz ama ortadan kalktığında büyük boşluğa düşeceğimiz bir şey hakkında tartışacağız birazdan ; renkler.


Hiç düşündünüz mü? Bir şeyin renksiz olması ne demek olabilir sizce? Beyaz olması mı? Siyah olması mı? 

Malesef bunu düşününce bile aklımıza bir renk gelmek zorunda çünkü bunun tam ortasına doğduk.Belki de buna sadece görme yetisine hiç sahip olmamış bir insan cevap verebilir.


Renkler bir şeyi tanımlar mı? Renk varlığın bir parçası olmak zorunda mıdır? Bir renge baktığımızda illa ki bir şeyler hisseder miyiz? Duygularımız renk seçimlerimizi etkiler mi sizce? Ya da renkler duygularımızı? Öyle görünüyor ki evet, etkiler. 


Renkleri yaşamımızın en güzel ayrıntılarından biri olarak görüyorum.Renklerin, maddeye çarpan ışığın geliş açısıyla değişmesi, tonlara ayrılması, bizi yanıltması ve şaşırtması beni hep çok etkilemiştir. 


Sevdiğim bir renge baktığımda ya da gün batımını izlerken ışığın suda ve gökyüzünde kırıldığını gördüğümde içimde bir nehir akar, adı neşe olabilir bunun.Ya da çok üzgünsem, içsel bir savaşın tam ortasındaysam bir renge baktığımda üşüdüğümü hissederim.Bir renk bize fakirliği, zenginliği, kasveti, mutluluğu, saflığı, neşeyi, hastalığı, iyi olma halini yani huzuru ve binbir çeşit şeyi anımsatabilir.


Herkesin en sevdiği renk neden farklıdır? Çünkü onları anılarımızla ve kişiliğimizle öyle bir bütünleştiririz ki farkında olmadan, neden en çok o rengi sevdiğimizi bilmiyor bile olabiliriz.İki insan düşünelim, aynı rengi seviyor olsunlar, aynı rengi gösterdiğimizde tepkileri ve düşünceleri aynı olmayacaktır.Büyük ihtimalle farklı şeyler hissediyorlardır, bunun sebebi tecrübe edilmiş bir anı, bir his, bir duygu olabilir.En sevdiğimiz renkler bize bir şeyler anımsatır ve bu kişiseldir. 


Yani renkler ve duygular arasında bir ilişki vardır diyebiliriz.Hatta bunun hakkında yapılmış tonla da araştırma mevcut. 


Bir de kişisel olmayan yanı var bu renklerin.Geniş kitleleri etkileyebilecek bir güce sahipler. Sözsüz iletişim araçlarıdır, bazen ''gel'' bazen ''satıl al'' bazen ''kaç'' gibi uyarılar verebilirler. 

Doğada da bu böyledir.Bir hayvanın rengini değiştirerek diğer bir canlıyı tehdit edebiliyor olması ya da üremeye ikna edebilmesi çok müthiş bir ayrıntı.O yüzden doğadaki canlıların birçoğunun erkeği dişisinden çok daha renklidir.Bu sayede müthiş şovlarını yapıp dişiyi etkileme şansı yakalarlar.



Chris J.Boyatzis ve Reenu Varghese'nin yaptığı bir çalışmanın sonucunda çocukların pembe,mavi ve kırmızı gibi aydınlık denebilecek renkleri daha çok sevdiği ve karanlık olanlardan korktuğu yargısına varılmış. Aslında tahmin etmesi pek zor değil çünkü karanlık olan her şeyden uzak durmamız gerektiği aslında doğduğumuz andan beri bize aşılanır.Kaçmak isteriz, bir an önce aydınlığa erişmek isteriz.

Burdan Platon'un mağara alegorisine girmek isterdim ama konuyu çok dağıtmak istemiyorum.Fakat aslında orada da bir aydınlık, özgürlük arayışı söz konusu temelde.


Şöyle diyebiliriz ki aydınlık ve parlak renkler bize iyi olan şeyleri anımsatır, erdemler olabilir bunlar.Özgürlük gibi, gün ışığı gibi, gökyüzü ve uçsuz bucaksız yemyeşil ormanlar  ve deniz gibi yeryüzüne çıktığımızda görebileceğimiz şeyleri anımsatıyor olabilir.Diğer bir yandan, yer altında karanlığın hakim olduğu, ölümün kol gezdiği, yılan gibi tehlikeli görülen hayvanların yaşadığı,bilinmeyenlerin dünyasının korkunçluğu da bize anlatılmıştır. 


Bunlar atalarımızdan bize aktarılan bilgiler aynı zamanda. Çok ince ayrıntıya girersek aslında bir kişi olmadığımızı,atalarımızdan gelen özelliklerin her biriyle özgün kalmaya çalıştığımızı görebiliriz, ki bu da yaşamı oldukça ilginç kılıyor.

Bugün de renklerin varlığına mutlu olalım istedim.Hayatımızı daha güzel hale getirdikleri,bizi biz yaptıkları, hastalıkları iyileştirmekte bile önemli rol oynadıkları için hepsine kendi adıma teşekkür etmek istedim.Sevgiyle kalın.

Helin.




Ek kaynaklar:

1) Children's Emotional Associations With Colors

 &

Pages 77-85 | Received 29 Nov 1993, Published online: 06 Jul 2010




Yorumlar

Popüler Yayınlar